28 Şubat 2008 Perşembe

Obezite krizi

Britanyalılar şişmanlıyor. Yüzyılın ortalarına doğru, şimdiki hızla, klinik obez olacağız. Kalp hastalıkları, krizler ve diabet katlanacak. Yaşam beklentisi 13 yıl azalacak.

En azından hükümet için geçen yaz hazırlanan uzman araştırması öyle diyor. Medya da başlıklarda "obezite krizi" olarak geçti. Bir akılsız tv muhabiri obeziteye dünyada sağlık için en büyük tehdit olduğunu söyledi


Gerçekten mi?


The Economist'in eski editörlerinden biri kriz için şunları demişti. "Kriz, olayların dramatik bir şekilde yön değiştirdiği bir dönüm noktasıdır, çoğunlukla da anidir. Ya öyle kullanın, ya da hiç." Ve haklıydı.


Sözcük eski Yunanca kökeninde, yargı veya karar anlamına geliyordu. O dönemden beri değişti. Ancak bir ulusun yavaş, düzenli ve sürekli bir yağlanması olacak kadar da değişmedi. Britanya gerçekten de bir olasılık, bir risk, bir kötülük, bir problem, bir sorunla, hatta potansiyel bir felaketle de karşı karşıya olabilir. Ama bir kriz değil.

Bir de istatistikler var. Günümüz trendi sözcüğüne dikkat. Bir zamanlar 1930lar dan kalma bir Britanya istatistik kitabım vardı. Grafikler çok hoştu ama öngörüler saçmalık. Yazar basit istatistik yaparak o dönemki trendleri geleceğe yansıtarak öngörülerde bulunmuştu. Günümüz istatistikçilerini o dönemkiler kadar basit fikirli olduklarını öne sürmüyorum. Onlar sadece ne olacağına karşı bizi uyarıyor, eğer...


Ama 42 yı sonrası, çok uzun bir süre gerçekten. Sonuçta ben hala ölmüş değilim. Yani benim kişisel trendlerime göre 2050de hayatta olmayı bekleyebilirim ve muhtemelen iyi durumda ve 116 yaşımda. Değil mi?



Medya'nın obezite çalışmasına tepkisine gelirsek, onlar her zamanki gibi hikayenin en seksi taraflarını gösteriyor, ve grileri siyahlar ve beyazlar içinde kaybediyor.


Çalışmanın dürüstlüğüne taş atmıyorum. Ancak kabul edelim ki bir problemi soruşturulmasını istenilenler, muhtemelen ortada bir problem bulacaktır, ve onu hafife almaz.


Eski problemlerin yerine (Napoleon, cadılar, sendikalar vb.) yeni problemler geldi (iklim, paedophilia, eğitim standartları vb). Obezitenin Ulusal Sağlık Hizmetine yılda bir milyar pounda mal olduğu söyleniyor. Öyle mi, bilmiyorum. Fakat benzer abartılı iddialar sürekli ilgili gruplar, genellikle de hayır kurumları tarafından dile getiriliyor.Bu rakamlara yakın gözle bir bakmak lazım.

Başımızda 11 yıldır Sovietlerdeki gibi kendi düşündükleri gibi davranmamız için bizi yaka paça sürüklemeye çalışan bir parti var.


Geçen hafta bu berbat salgına karşı yeni bir tasarı sunuldu. Önerilerden biri obezlere zayıflamaları için ödeme yapmak. Harika: hırsızlara hırsızlık yapmamaları için, sarhoşlara araba kullanmamaları için para verelim. Belki de işe yarar. Diğer bir öneri "Daha İyi Bir Sağlık Koalisyonu" kurulması, "planlı olaylar, halk jürileri ve bölgesel toplantılar yoluyla".


Akıllardaki şişmanlık-polisinin elinde sadece havuç yok, sopa da var. Önceki fikirlerden biri çocukları obez olan ailelelerine bu konuda uyarı gönderip, çocuklarına bakamadıklarını söylemekle tehdit etmekti.


Daha da ileri gidebiliriz: tombullara, ceza kanunundan alınan yetkiyle zayıflamalarını emredebiliriz (ve çocuklarını zayıflatmayı). Hemen bana bir Big Mac uzatın - gülmekten ölmeden önce.


yazı


yazar: Stephen Hugh-Jones



RadikalFikirler

1 Şubat 2008 Cuma

Beynimizi daha iyi nasıl kullanırız

Vücudumuzun yüzde 98’ini yöneten beynimizi doğru kullanmıyoruz. Zira kullanıyor olsaydık Britannica Ansiklopedisi’nin 500 katı bilgiye sahip olmamız gerekirdi. Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin Sekman, ‘Beyin Kullanma Kılavuzu’nda aklımızı başımıza getirecek ipuçlarını veriyor...

Anlamada zorluk çeken birisine ‘çalıştır kafayı’ denmesinin bilimsel bir nedeni varmış. Çünkü sadece bedenimizin değil, ruhumuzun da uzaktan kumandası olan beynimizi doğru kullanmıyormuşuz. Normal bir ömür süresince insan beyni 100 trilyon byte bilgiyi depolama kapasitesine sahipmiş. Ortalama bir yetişkin belleği ise Britannica Ansiklopedisi’nde olan bilginin 500 katı kadar bilgiyi saklayabiliyormuş. Şimdi kendimizi sınayalım! Hangimiz gerçekten Britannica kadar bilgiye sahip olduğumuzu iddia edebiliriz ki... Beyninizi doğru kullanıp kullanmadığınızı öğrenmek istiyorsanız, işte size ipuçları. Hafızanızdan sürekli şikâyetçiyseniz, dikkatinizi toplarlayıp bir türlü konsantre olamıyorsanız, sık sık hatalı kararlar verip geçmişinizi ‘keşke’lerle dolduruyorsanız ve okuma hızınız çok yavaşsa; siz de beynini nasıl çalıştıracağını bilmeyenler kervanındansınız demektir. Oysa insan vücudunun yüzde 2’si ağırlığına sahip olan beyin, geri kalan yüzde 98’i yönetiyor. Öğrenirken, düşünürken, konuşurken onu kullanıyoruz. ‘Bu kadar görkemli bir güce sahip olan beynin daha bilinçli kullanılması gerekmez mi?’ Kişisel Gelişim Merkezi (KİGEM) kurucusu Mümin Sekman, öncelikli hedeflerinin medya ve gönüllüler aracılığıyla, bireysel düzeyde beyin gücünü önemseme ve beyni doğru kullanma bilincini yaygınlaştırmak olduğunu ifade etti. Anne–babalara ve öğretmenlere de beyin gelişimi konusunda büyük sorumluluklar düştüğünü söyleyen Sekman, beyinin nasıl geliştirileceği konusunda bazı ipuçları verdi.

Aklinizi başiniza getİren önerİler

  • Beyin, açık havada ve ayaktayken daha iyi çalışır. Önemli kararlarınızı alırken dışarıda olmayı deneyebilirsiniz.
  • Beyin, örneklerle akıl yürütür. Kararsız kaldığınızda “Sokrat benim yerimde olsaydı ne yapardı?” diye düşünün.
  • Yabancı bir dil öğrenme ve ezber, beyni güçlendirir. Her gün birkaç yeni kelime öğrenin, sözlük okuyun, alışveriş listesi ve telefon numaralarını ezberleyin.
  • Zihinsel jimnastik yapın. Bunun için başta sudoku olmak üzere bulmaca ve satranç gibi oyunları kullanabilirsiniz.
  • Zihinsel rutinlerinizi kırın. Bazen telefonu sol elinizde tutun, çantanızı diğer elinizde taşıyın, evinize başka bir yoldan gidin.
  • Zihinsel zevklerinizi zenginleştirmek için her gün mutlaka iyi bir özdeyiş kitabından, birkaç cümle okuyun.
  • Güzel bir resme bakın. Estetik algınız, gördüğünüz estetik şeylerle gelişir. Beyninizi ‘güzel’ şeylerle besleyin. Sevdiğiniz bir müziği gözleri kapalı dinleyin.
  • İyi bir uyku, kaliteli bir beynin temelidir. 24 saati geçen uykusuzluk sarhoşluğa benzer bir şekilde beyin fonksiyonlarını etkilemektedir.
  • Bol ve temiz oksijen beyin için çok önemlidir. Odanızın penceresini açıp kendinize bol bol ‘birinci el’ oksijen ısmarlayın.
  • Farklı düşünme tarzları beyni geliştirir. Çocuklar ve hayvanlarla daha fazla vakit geçirin.
  • Kullanılmayan organ körelir. Sürekli TV seyrederek beyninizi düşük viteste çalıştırmayın. Beyninizin sınırlarını zorlamayan etkinlikler, beyninizi geliştirmez.
  • Beyin diyeti yapın. Beynimiz “garbage in garbage out” ilkesine göre çalışır. Yani beyninize çöp girerse, beyninizden çöp çıkar. Beyninizi neyle beslediğinize, midenizi neyle beslediğiniz kadar dikkat edin.
  • Hayatınızın en büyük kararlarını alırken ‘kafadan’ değil, kâğıt üzerine ne yapacağınızı yazarak hesaplayın.
kaynak:zaman.bg