8 Aralık 2008 Pazartesi

Zengin Beyni, Fakir Beyni

İkisi birbirinden farklı

ABD'deki Kaliforniya Üniversitesi'nin bilim adamları yaptıkları son araştırmayla dar gelirli ve zengin aile çocuklarının beyinleri arasındaki farkı ortaya koydu. Beyin ve zekayı belirleyen karmaşık mekanizmayı anlamaya çalışan bilim adamları, ilginç bir sonuç elde etti.

Kaliforniya Üniversitesi'nin bilim adamları tarafından gerçekleştirilen araştırmada bir grup dar gelirli çocukla, zengin ailelerin çocuklarının beyinleri incelenmeye alındı. Yarısı yoksul, yarısı varlıklı 9-10 yaşlarında 26 çocuğun katılımıyla yapılan araştırmaya göre iki grupta yer alan çocukların beyninin okuma ve düşünme ile elektriksel aktivitelerden sorumlu "prefrontal korteks"indeki işleyişte belirgin farklılıklar ortaya çıktı. İki grup arasında bilgiyi algılamada aile bütçelerinde olduğu gibi uçurum olduğu belirlendi.

Aslında çok da garip bir sonuç değil bence. Serbest piyasa düzeninin hüküm sürdüğü bir yerde zeki birisinin zengin olma ihtimali daha fazla. Yani aslında ailelerinin fakir olması göreceli olarak daha az zeki olmalarından da kaynaklanıyor olabilir. Muhtemelen Doğu Avrupa ve Çin gibi eski komünist ülkelerden gelen birinci nesil ailelerde zeka ve gelir arasında yukarıdaki araştırmada olduğu kadar bir açık ilişki yoktur. Ayrıca zeka için genetik ve çevresel koşulların etkili olduğunu da gözönünde tutarsak, zeki bireylerden oluşan bir ailenin çocuğu hem genetik yönden şanslı doğuyor hemde diğer çocuklara göre çevresinde daha fazla uyarıcıyla karşılaşmış oluyor. Bunların dışında zengin aile çocukları fakir aile çocuklarına göre daha iyi besleniyorlar, daha iyi bir eğitim alıyorlar.

Sonuş olarak zeka ve gelir birbirlerini doğrudan etkiliyor. Geliri yüksek ailelerin çocukları daha iyi çevresel koşullar yüzünden daha zeki oluyor, zeki olduklarından dolayı da daha çok para kazanıyorlar.

Dış bağlantılar:

ScienceDaily, UCBerkeleyNews

16 Ekim 2008 Perşembe

Yemekten Sonra Yapilmamasi Gereken 7 Olay

yemek

1. Sigara İçmek. Uzmanlara göre yemekten hemen sonra içilen sigara, diğer zamanlarda içilen sigaradan 10 kat daha zararlı.

2. Hemen meyve yemeyin. Yemekten hemen sonra yenilen meyve midenin havayla dolmasına sebep olur. Bu yüzden yemekten 1 saat önce ve yemekten 1-2 saat sonra meyve yenmeli.

3. Çay içmeyin. Çay yapraklarında yüksek miktarda asit bulunur. Bu asit yemeklerdeki proteinin sindirimini zorlaştırır.

4. Kemerinizi açmayın. Kemerlerin hemen açılması bağırsakların sıkışmasına ve bloke olmasına sebep olur.

5. Banyo yapmayın. Yemekten hemen sonra banyo yapmak kan dolaşımının ellere, bacaklara ve vücüdun diğer bölgelerine yayılmasına sebep olur ve böylece mideye giden kanın oranı azalır.

6. Yürüyüş yapmayın. Yemeklerden hemen sonra yapılan yürüyüş sindirim sisteminin gıdalardan yeterli besini almasına engel olur.

7. Hemen uyumayın. Doğru sindirimi engeller ve bağırsaklarda gastrik ve enfeksiyona sebep olur.

11 Ekim 2008 Cumartesi

Alzheimer Icin Alternatif Tedavi Yontemleri

Henüz kesin bir tedavisi olmadığı için alternatif tedavilerle yetinmek zorunda kaldığımız Alzheimer hastalığı için işe yarayabileceği düşünülen bazı gıdalar var.

Coenzyme Q10 (CoQ10)

Bedenimizde zaten varolan ve hücre reaksiyonları için gereken bir antioksidandır. Gençlerin vücutlarında yeteri kadar üretilen Q10nun yaşlılarda üretimi azalmaktadır. Bu yüzden vücuda dışarıdan sentetik olarak alınması gerekir. Günlük alınması gereken miktar yaklaşık 300mg dır.

100gr Gıda CoQ10 mg
Soya yağı 9.2
Kanola yağı 7.3
Yer fıstığı yağı 5.2
Tavuk bacağı 2.0
Dana eti 4.8

Ginkgo biloba (mabet ağacı)

Ginkgo yapraklarının özü flavonoid glükozidleri içermektedir ve ginkgolidler (Ginkgo özü bazlı ürünler) eczacılıkta giderek daha yaygın şekilde kullanılmaktadır. Mevcut bilimsel araştırmalar Alzaimer(Hafıza Kaybı, Unutkanlık) rahatsızlıklarında, hafıza güçlendirmede, başdönmesini önlemede ve zihinsel konstantrasyon arttırmada gingko özünün mutlak yararları bulunduğuna işaret etmekte olup, olası diğer faydalarına ilişkin çalışmalar sürmektedir.

Omega-3

Omega-3 yağ asidinin beyin ve sinir sisteminin sağlıklı şekilde çalışmasındaki etkileri yapılan pek çok araştırmada ortaya konmuştur. Omega-3, beyin ve sinir sisteminde başlıca aşağıdaki şekillerde yardımcı olabilir:

  • Depresyon tedavisini desteklemesi
  • Bunama ve Alzheimer hastalığı riskinin azaltmasına yardımcı olması
  • Ruh hali, konsantrasyon, bellek, dikkat ve davranış bozukluklarına karşı yardımcı olması
  • Saldırganlık azaltmaya ve sakinleştirmeye yardımcı olması
  • Mizaç, tepkisellik ve kişilik üzerinde olumlu etkisi olması

Tek başına alındıklarında bir yan etkisi olmamasına rağmen diğer ilaçlarla beraber kullanımına dikkat edilmesi gerekir.

Alzheimer beyni nasıl etkiler?

2 Ekim 2008 Perşembe

Beyin Gelisiminde Cevresel Faktorler

Richard M. Restak’ın Beyin adlı kitabından:

Daha da etkileyicisi, zengin ortamlardan yoksun olarak yetişmiş olan hayvanların beyinsel düzenleri arasındaki farklardır. Yalnızca oynayabilecekleri basit bir oyuncak ya da içinde dolaşabilecekleri bir labirent, hem sinaptik bağlantıların saysının artmasına, hem de hayvanın serebral korteksinde kalınlaşmaya neen olmaktadır… Beyinsel gelişimin çevresel etkenlere bağlı olması şaşırtıcı olmamalı. Hayvanlar ve insanlar üzerindeki sıradan bir gözlem bile zengin, uyarıcı bir çevrenin zihinsel çevikliği sağladığını ortaya koymktadır. Her bir sinaps, içinde beynin tarihi gelişimine, deneyimlerine, çevresel zenginliğine ve çeşitliliğine, duyusal deneyimlerin karmaşıklığına bağlı olarak nöronların birbirleriyle etkileştikleri bir iç dünyanın parçası olarak görülebilir. Yaşam boyunca (yalnızca ilk birkaç ayda değil) beynin sinaptik düzeni dış ortam aracılığıyla geliştirilebilir.

24 Eylül 2008 Çarşamba

Kanser Korkusu

Medyada hergün kanser haberleri yer alıyor ve bunların çoğunda da evimizde herkesin kullandığı cihazların ne kadar kanserojen (ölümcül) olduğu anlatılıyor. Bu haberlerde doğruluk payı yok mu? Elbette var ama sorun doğru veya yanlış olmalarında değil, sorun abartı anlatımda.

Avustralyalı kanser uzmanı Professor Brendan Stewart, Mutation Research Reviews dergisinde yayınlanan raporunda sigara, alkol ve uzun süreli güneş ışığına maruz kalmayı kanserin en önemli sebepleri olarak gösteriyor. Amacının medyanın sebep olduğu gereksiz korkuyu azaltıp dikkatleri kanserin gerçek sebeplerine çekmek olduğunu söyleyen Profesor Stewart en büyük kanserojen mitler olarak şunları sıralıyor:

  • Tamponlardaki asbest ve plastiklerdeki dioksin.
  • Kahve, suni şekerlendiriciler, deodorantlar, diş dolguları, meme implantları.

Bunlarda kanserojen etki olsa bile bunun dikkate alınmayı gerektirecek kadar öenmli olmadığını söylüyor.

Kanser sebeplerinin liste başında ise sigara içmek var ve onu da pasif içicilik takip ediyor. Üstelik bu kanıtlanmış bir sebep.

Diğer kanıtlanmış sebepler arasında alkol, uzun süre güneş ışığı altında kalmak, bazı kimyasallarla sürekli temas halinde bulunmak. Bunların yanında henüz kanıtlanmamış ama büyük ihtimalle kansere sebebiyet verebilecek olaylar var; hava kirliliği, solaryum, marijuana kullanımı, işlenmiş etlerde yer alan bazı kimyasallar.

Unutmayalım ki her yeni icatla birlikte medyada yeni bir hastalık korkusu haber yapılıyor, tv, radyo, cep telefonları vs, bunlardan yayılan elektromanyetik dalgaların kansere sebep olduğunu hala okuyoruz. Cep telefonlarıyla ilgili henüz yeterli araştırma olmasa da tv ve radyo neredeyse bir asırdır (en azından ABDde) hayatımızda. Mesela Amerikalıları ele alırsak en yeni icatların hepsini kullanıyorlar, hormonlu gıdalarla besleniyorlar, evleri nükleer santrallerin yanında vs buna rağmen ortalama ömürlerine baktığımızda bizden çok daha iyi bir durumdalar. Evet daha iyi bir sağlık sistemine sahip olabilirler. Ama zaten benim söylemek istediğim, ufak detaylara odaklanmak yerine sağlık için asıl önemli olan işleri yapmamız gerektiği.

22 Eylül 2008 Pazartesi

Unutkanlikla Savasmanin Yollari

  • Spor yapın. Sağlıklı bir vücutta kan dolaşımı düzenli olduğu için beynin oksijen alımı daha rahat olur.
  • Rahatlayın. Meditasyon yapın. Böylece zihninizi boşaltmış olursunuz.
  • Balık ve yumurta yiyin. İkisinde de beyin için gerekli maddelerden bol bol vardır.
  • Beslenmenize dikkat edin. Fosfor ve kalsiyum açısından zengin yiyeceklerle beslenin. Soya da hafızaya iyi geliyor.
  • Sakız çiğneyin. Sakız çiğnerken beynin hiğğocampus bölümü daha iyi çalışır.

Takviyeler:

Bitkisel takviyeler: B6, B12 vitaminler, Folik asit, Omega 3 yağ asitleri, E-C vitaminleri, Gingko Biloba, soya lesitin

Çaylar: Adaçayı, yeşilçay, kahve, meyve çayları

Baharatlar: Biberiye, zencefil

21 Eylül 2008 Pazar

Vejetaryenlik Beyne Zararli

Doksanlı yıllardan günümüze doğu dinlerine olan artan ilgiyle beraber vejetaryenlikde popülerlik kazandı. Eteyemezlik olarak da adlandırabileceğimiz vejetaryenlik et, balık hatta yumurta, süt ve süt ürünlerini yememe durumuna deniyor.

Bazı insanlar hayvanları yemek için beslemenin ve öldürmenin yanlış olduğunu düşünürler ve bundan dolayı et yemezler. Öte yandan, etsiz beslenmenin daha sağlıklı olduğu gerekçesiyle etyemez olanlar da vardır. Bunu diğerlerinin düşüncesine saygılı bir şekilde yapanlar olduğu gibi PETA grubu gibi olayı şiddete bile vardıran gruplar da var. Hayvanları öldürmenin yanlış olduğu düşüncesine karşı söylenecek çok bir şey yok, ama bu grupta yeralanların köpek dişimizin varlığının nedenlerini araştırmaları gerekebilir. İkinci argüman olan etsiz beslenmenin daha sağlıklı olduğu düşüncesi ise biraz daha tartışmaya açık bir önerme. Bu konudaki en büyük tartışma B12 vitamini üzerinden yapılıyor.

Siyanokobalamin, yaygın olarak B12 vitamini olarak bilinen vitamin. Özellikle hayvansal dokularda bulunur. Sebzelerde bulunmaz, bu yüzden vegan (tamamen bitkisel) beslenen kişilerde zaman zaman B12 vitamini içeren kompleks haplar kullanmaları gerekebilir.

B12 Vitamini anemi hastalığını önlemek için gereklidir, alyuvar üretiminde folik asitin düzenlenmesine yardım eder ve demir kullanımına yardımcı olur. Doğru sindirim, besinlerin alınması, protein sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizması için gereklidir.

İnsan bedeni 5 yıllık B12 vitamini depolayabilir. B12 Sinir tahribatını önler, doğurganlığı sağlar, hücre oluşumunu ve uzun yaşamasını sağlar, sinir uçlarının normal gelişimini kolaylaştırır, hafızanın güçlenmesine ve öğrenmeye yardım eder.

Bu vitaminin eksikliğinde yürüme bozukluğu, kronik yorgunluk, depresyon, sindirim bozuklukları, baş dönmesi, uyku hali, karaciğer büyümesi, göz bozuklukları, halüsinasyonlar, baş ağrıları, dil enfeksiyonu, huzursuzluk, zor nefes alma, hafıza kaybı, sinirsel bozulmalar, kalp çarpıntısı, kansızlık, kulaklarda çınlama, omurilik yıpranması gibi rahatsızlıklar görülebilir. Vitamin B12 eksikliği çoğu kez kalın sinir liflerinin miyelin kaybıdır. Bunun bir sonucu olarak birçok insanda dış duyu kaybı fazladır ve şiddetli vakalarda felç olması bile olasıdır.

B12 vitamini, bir hidrojen alıcısı olarak koenzim görevi yapar ve çeşitli metabolizma faaliyetleri yürütür. En önemli işlevi belki de gen kopyalanmasında koenzim olarak fonksiyon göstermesidir. Bu sayede B12 vitaminin iki önemli görevi olduğu söylenebilir: büyümeyi ve eritrositlerin oluşumunu hızlandırma.

Son zamanlarda yapılan bir araştırmada 61 ve 87 yaş aralığındaki 107 kişi üzerinde (hiçbirinde B12 eksikiliği yokken) yapılan bir incelemede B12 vitamini yüksek olan kişilerde daha düşük seviyedekilerine göre beyin küçülmesi 6 kat daha az görülmüş.

Zayiflama Gozlugu

 

Japonyada satılmaya başlanan gözlükler obeziteye çare olabilir. Karnınız tok olsa bile, gözleriniz lezzetli görünen bir yiyecek görünce dayanamıyorsanız yapmanız gereken görüşünüzü değiştirmek. Araştırmalara göre en az iştah açan renk maviymiş, bu yüzden zayıflama gözlükleri yiyecekleri mavi gösteriyor.

Sıradan mavi camlı gözlüklerin işe yaramaması için bir sebep göremiyorum. Bel bağlanacak bir araştırma olmasa da denemekte hiç bir sakınca yok, zaten birçok kişi zayıfalama hap kullanıyor, bu yöntemde ise tek yapmanız gereken evde gözlükle dolaşmak (en azından mutfağa girerken).

Egzersiz hafızayı güçlendiriyor

Son zamanlarda yapılan gereksiz araştırmalardan biri:

cnnturk / cnn

Egzersizin, orta derecede hafıza zayıflığı olan yetişkinlerde hafızayı güçlendirmede yardımcı olabildiği bildirildi.

Melbourne Üniversitesi'nden bir ekip, hafıza zayıflığı olan 50 yaş ve üzerindeki 138 kişi üzerinde, evde yapılan bedensel aktivitenin etkisini araştırdı.
Gönüllülerden bazılarından 24 hafta boyunca haftada 3 kez 50 dakika, yürümek gibi orta derecede fiziksel aktivitede bulunmaları istendi. Diğerlerinden ise egzersiz yapmaları talep edilmedi.
Araştırma sonucunda yapılan testlerde, egzersiz grubundakilerin hafıza testlerinde daha başarılı oldukları, bunama belirtileriyle ilgili testlerdeki
skorlarının ise düşük olduğu belirlendi.

Denekler daha sonra da takip edildi ve egzersiz programı bittikten sonra yararlarının 12 ay boyunca devam ettiği görüldü.

Can alıcı nokta:

Kalp-damar sistemine faydalı olduğu bilinen egzersizin beyne kan gitmesini sağladığı için hafızanın işleyişine de yardımcı olabildiği belirtiliyor.

Tüm araştırmayı bu paragrafta açıklamak yeter zaten.

 

16 Eylül 2008 Salı

Alkol ve Hafiza

içki

beyin, alzheimer The Gottingen University araştırmacılarının Alcohol and Alcoholics dergisinden yayınlanan araştırmasına göre alkoliklerin beyinlerindeki hippokampüs bölgesi normal “sağlıklı” insanlara göre %10 daha küçük.

Hafızayla bağlantılı olan hippokampüs bölgesi aynı zamanda Alzheimer hastalığından ilk etkilenen bölgelerden biri.

Sağlıklı – içki içmeyen insanlarda ortalama 3.85ml hacmindeki hippokampüs bölgesi şarap içenlerde sadece 2.8ml hacminde, bu oran bira içenlerde ise 3.4ml.

kaynak

15 Eylül 2008 Pazartesi

Hayvan ve Bitkilerin Anavatanlari

Orta Asya

Sebze: Havuç, kereviz, hıyar, patlıcan, marul, soğan, ıspanak, turp.
Meyve: Elma, armut, erik, ayva, üzüm, kavun.
Tahıl-baklagil: Arpa, buğday, bakla, mercimek, çavdar.

Akdeniz Çevresi

Sebze: Lahana, karnıbahar, maydanoz, kuşkonmaz.
Meyve: İncir.
Tahıl-baklagil: Bezelye, nohut, fasulye.
Hayvan: Koyun, sığır, keçi.

Güneydoğu Asya

Sebze: Şeker kamışı.
Meyve: Muz, portakal, şeftali.
Tahıl-baklagil: Pirinç, soya fasulyesi.
Hayvan: Domuz, tavuk.

Amerika

Sebze: Kabak, domates, patates.
Meyve: Ananas
Hayvan: Hindi

Afrika

Meyve: Karpuz

Milli yemeklerimizde kullandığımız içeriklerin çoğunun anavatanının Akdeniz olması oldukça ilginç.

Yiyeceklerin Sindirim Suresi

Süre Yiyecek/İçecek
1saat Su, çay, kahve, bira, kola, şeker, karbonhidrat solusyonları
2saat Süt, kakao, yoğurt, pirinç, kek, krema, ekmek, muz
3saat Bisküvi, tereyağlı ekmek, patates, elma, yumurta, sığır/koyun eti, tavuk, sebze
4saat Hindi, hamburger, fındık/fıstık
5saat Baklagiller, salata
6saat Ton balığı, mantar
7saat Sardalya, kaz

Ramazan bitmek üzere ama kalan sürede yukarıdaki tablodan yararlanabilirsiniz. Sahurda sindirimi uzun süren gıdalardan yiyerek tokluk sürenizi arttırabilirsiniz. Bu amaç için özellikle lifli besinlerden (sebze, meyve ve tahıllar) yararlanmakta yarar var. Lifli besinler midenizde suyla genişleyerek midede doluluk sağlar. Sahur için patates (kızartması haşlanmışı kadar tok tutmaz) yanında yumurta ardından da bir elma oruç tutmanıza oldukça yardımcı olacaktır.

13 Eylül 2008 Cumartesi

Sicakligi Azaltmak Bebeklerin Beynine Iyi Geliyor

cooling baby Doğum sırasında yeterli oksijeni alamayan bebeklerin bulunduğu ortamdaki sıcaklığı biraz düşürmek beyin gelişimlerine iyi geliyor.

Normalde 36 C sıcaklıkta tutulan bebekler 33 - 35 C sıcaklık altında tutulduğunda 6 – 18 ay sonra yapılan testlerde beyin gelişimlerinin 36 C sıcaklık altında tutulan bebeklere oranla daha iyi olduğu tespit edilmiş.

St. Louis Children’s Hospital da görevli Dr Sessions Cole yukarıda bahsedilen yöntemin işe yaradığını söylüyor.

Yöntemin neden işe yaradığı tam olarak anlaşılamadığı için şimdilik sadece bazı hastanelerde uygulanıyor.

kaynak

Sinek Tuzagi

7_8_2008-fruitfly2 www.re-nest.com sitesinde meyve sineklerinden kurtulmak için çok yaratıcı bir fikir buldum.

Bir bardağın içine çok az elma sirkesi koyuyoruz (bir parça muz veya beyaz şarap da olabilir). Sonra bardağın üzerine kağıttan yapılmış ve ucu açık bir huni koyuyoruz. Bundan sonra tek yapmamız gereken meyve sineklerinin bu tuzağa düşmelerini beklemek.

10 Eylül 2008 Çarşamba

Utangacligi Yok Eden Hap

telegraph


ABD'de bilimadamları doğumlarda anneden salgılanan ve anne ile çocuk arasında duygusal bağ oluşmasını sağlayan oxytocin adlı hormonun gerginliği giderdiği ve korkuya karşı rahatlatıcı bir etkisinin olduğunu buldu.


California Claremont Graduate Üniversitesi'nde hormonu yüzlerce hasta üzerinde test eden nörobilim profesörü olan Paul Zak, testlerde hormonun kullanıcıların anksiyete seviyelerini indirdiğini gösterdiğini söylüyor. "İnsanlar arasında sosyal ilişki kurulmasını sağlayan bir hormon. Dahası hiçbir yan etkisi yok ve son derece güvenli."


Araştırma diğer ülkelerdeki sonuçlarla da destekleniyor.

Britanya'da milyonlarca kişi utangaçlıktan muzdarip. Her 10 kişiden biri bu durumun hayatlarını cidii şekilde etkilediğini söylüyor. Bazıları çözüm olarak içkiye sarılırken bazıları da yasadışı uyuşturuculara başvuruyor.

6 Nisan 2008 Pazar

Fazla Uyku Şişmanlatıyormuş!



http://www.netgazete.com/NewsDetail.aspx?nID=495498


Kanada'nın Quebec eyaletindeki Laval Üniversitesi profesörlerinden Jean-Philippe Chaput'nun Amerikan Uyku Hekimliği Akademisi Dergisi'nde yayımlanan bilimsel araştırmasının sonuçları uyku konusunda yeni açılımlar getirdi. Uykunun insan hayatı üzerindeki etkileri ile ilgili olarak 7 yıla yakın süre yaşları 21 ila 64 arasında değişen 276 kişi üzerinde araştırmalar yapan Jean-Philippe Chaput, 6 yıl boyunca 7 saatten az uyuyan deneklerin 1.8 kilogram ve 7 saatten fazla uyuyan hastalarının da 1.4 kilogram şişmanladıklarını tespit ettiğini açıkladı.



Henüz uyku ile ilgili net bir bilgiye sahip olmadığımız bir dönemde yeni bir araştırma daha. Pek işe yarar bir bilgi sağlamasa da, bu tür araştırmalara devam edilmeli.


28 Şubat 2008 Perşembe

Obezite krizi

Britanyalılar şişmanlıyor. Yüzyılın ortalarına doğru, şimdiki hızla, klinik obez olacağız. Kalp hastalıkları, krizler ve diabet katlanacak. Yaşam beklentisi 13 yıl azalacak.

En azından hükümet için geçen yaz hazırlanan uzman araştırması öyle diyor. Medya da başlıklarda "obezite krizi" olarak geçti. Bir akılsız tv muhabiri obeziteye dünyada sağlık için en büyük tehdit olduğunu söyledi


Gerçekten mi?


The Economist'in eski editörlerinden biri kriz için şunları demişti. "Kriz, olayların dramatik bir şekilde yön değiştirdiği bir dönüm noktasıdır, çoğunlukla da anidir. Ya öyle kullanın, ya da hiç." Ve haklıydı.


Sözcük eski Yunanca kökeninde, yargı veya karar anlamına geliyordu. O dönemden beri değişti. Ancak bir ulusun yavaş, düzenli ve sürekli bir yağlanması olacak kadar da değişmedi. Britanya gerçekten de bir olasılık, bir risk, bir kötülük, bir problem, bir sorunla, hatta potansiyel bir felaketle de karşı karşıya olabilir. Ama bir kriz değil.

Bir de istatistikler var. Günümüz trendi sözcüğüne dikkat. Bir zamanlar 1930lar dan kalma bir Britanya istatistik kitabım vardı. Grafikler çok hoştu ama öngörüler saçmalık. Yazar basit istatistik yaparak o dönemki trendleri geleceğe yansıtarak öngörülerde bulunmuştu. Günümüz istatistikçilerini o dönemkiler kadar basit fikirli olduklarını öne sürmüyorum. Onlar sadece ne olacağına karşı bizi uyarıyor, eğer...


Ama 42 yı sonrası, çok uzun bir süre gerçekten. Sonuçta ben hala ölmüş değilim. Yani benim kişisel trendlerime göre 2050de hayatta olmayı bekleyebilirim ve muhtemelen iyi durumda ve 116 yaşımda. Değil mi?



Medya'nın obezite çalışmasına tepkisine gelirsek, onlar her zamanki gibi hikayenin en seksi taraflarını gösteriyor, ve grileri siyahlar ve beyazlar içinde kaybediyor.


Çalışmanın dürüstlüğüne taş atmıyorum. Ancak kabul edelim ki bir problemi soruşturulmasını istenilenler, muhtemelen ortada bir problem bulacaktır, ve onu hafife almaz.


Eski problemlerin yerine (Napoleon, cadılar, sendikalar vb.) yeni problemler geldi (iklim, paedophilia, eğitim standartları vb). Obezitenin Ulusal Sağlık Hizmetine yılda bir milyar pounda mal olduğu söyleniyor. Öyle mi, bilmiyorum. Fakat benzer abartılı iddialar sürekli ilgili gruplar, genellikle de hayır kurumları tarafından dile getiriliyor.Bu rakamlara yakın gözle bir bakmak lazım.

Başımızda 11 yıldır Sovietlerdeki gibi kendi düşündükleri gibi davranmamız için bizi yaka paça sürüklemeye çalışan bir parti var.


Geçen hafta bu berbat salgına karşı yeni bir tasarı sunuldu. Önerilerden biri obezlere zayıflamaları için ödeme yapmak. Harika: hırsızlara hırsızlık yapmamaları için, sarhoşlara araba kullanmamaları için para verelim. Belki de işe yarar. Diğer bir öneri "Daha İyi Bir Sağlık Koalisyonu" kurulması, "planlı olaylar, halk jürileri ve bölgesel toplantılar yoluyla".


Akıllardaki şişmanlık-polisinin elinde sadece havuç yok, sopa da var. Önceki fikirlerden biri çocukları obez olan ailelelerine bu konuda uyarı gönderip, çocuklarına bakamadıklarını söylemekle tehdit etmekti.


Daha da ileri gidebiliriz: tombullara, ceza kanunundan alınan yetkiyle zayıflamalarını emredebiliriz (ve çocuklarını zayıflatmayı). Hemen bana bir Big Mac uzatın - gülmekten ölmeden önce.


yazı


yazar: Stephen Hugh-Jones



RadikalFikirler

1 Şubat 2008 Cuma

Beynimizi daha iyi nasıl kullanırız

Vücudumuzun yüzde 98’ini yöneten beynimizi doğru kullanmıyoruz. Zira kullanıyor olsaydık Britannica Ansiklopedisi’nin 500 katı bilgiye sahip olmamız gerekirdi. Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin Sekman, ‘Beyin Kullanma Kılavuzu’nda aklımızı başımıza getirecek ipuçlarını veriyor...

Anlamada zorluk çeken birisine ‘çalıştır kafayı’ denmesinin bilimsel bir nedeni varmış. Çünkü sadece bedenimizin değil, ruhumuzun da uzaktan kumandası olan beynimizi doğru kullanmıyormuşuz. Normal bir ömür süresince insan beyni 100 trilyon byte bilgiyi depolama kapasitesine sahipmiş. Ortalama bir yetişkin belleği ise Britannica Ansiklopedisi’nde olan bilginin 500 katı kadar bilgiyi saklayabiliyormuş. Şimdi kendimizi sınayalım! Hangimiz gerçekten Britannica kadar bilgiye sahip olduğumuzu iddia edebiliriz ki... Beyninizi doğru kullanıp kullanmadığınızı öğrenmek istiyorsanız, işte size ipuçları. Hafızanızdan sürekli şikâyetçiyseniz, dikkatinizi toplarlayıp bir türlü konsantre olamıyorsanız, sık sık hatalı kararlar verip geçmişinizi ‘keşke’lerle dolduruyorsanız ve okuma hızınız çok yavaşsa; siz de beynini nasıl çalıştıracağını bilmeyenler kervanındansınız demektir. Oysa insan vücudunun yüzde 2’si ağırlığına sahip olan beyin, geri kalan yüzde 98’i yönetiyor. Öğrenirken, düşünürken, konuşurken onu kullanıyoruz. ‘Bu kadar görkemli bir güce sahip olan beynin daha bilinçli kullanılması gerekmez mi?’ Kişisel Gelişim Merkezi (KİGEM) kurucusu Mümin Sekman, öncelikli hedeflerinin medya ve gönüllüler aracılığıyla, bireysel düzeyde beyin gücünü önemseme ve beyni doğru kullanma bilincini yaygınlaştırmak olduğunu ifade etti. Anne–babalara ve öğretmenlere de beyin gelişimi konusunda büyük sorumluluklar düştüğünü söyleyen Sekman, beyinin nasıl geliştirileceği konusunda bazı ipuçları verdi.

Aklinizi başiniza getİren önerİler

  • Beyin, açık havada ve ayaktayken daha iyi çalışır. Önemli kararlarınızı alırken dışarıda olmayı deneyebilirsiniz.
  • Beyin, örneklerle akıl yürütür. Kararsız kaldığınızda “Sokrat benim yerimde olsaydı ne yapardı?” diye düşünün.
  • Yabancı bir dil öğrenme ve ezber, beyni güçlendirir. Her gün birkaç yeni kelime öğrenin, sözlük okuyun, alışveriş listesi ve telefon numaralarını ezberleyin.
  • Zihinsel jimnastik yapın. Bunun için başta sudoku olmak üzere bulmaca ve satranç gibi oyunları kullanabilirsiniz.
  • Zihinsel rutinlerinizi kırın. Bazen telefonu sol elinizde tutun, çantanızı diğer elinizde taşıyın, evinize başka bir yoldan gidin.
  • Zihinsel zevklerinizi zenginleştirmek için her gün mutlaka iyi bir özdeyiş kitabından, birkaç cümle okuyun.
  • Güzel bir resme bakın. Estetik algınız, gördüğünüz estetik şeylerle gelişir. Beyninizi ‘güzel’ şeylerle besleyin. Sevdiğiniz bir müziği gözleri kapalı dinleyin.
  • İyi bir uyku, kaliteli bir beynin temelidir. 24 saati geçen uykusuzluk sarhoşluğa benzer bir şekilde beyin fonksiyonlarını etkilemektedir.
  • Bol ve temiz oksijen beyin için çok önemlidir. Odanızın penceresini açıp kendinize bol bol ‘birinci el’ oksijen ısmarlayın.
  • Farklı düşünme tarzları beyni geliştirir. Çocuklar ve hayvanlarla daha fazla vakit geçirin.
  • Kullanılmayan organ körelir. Sürekli TV seyrederek beyninizi düşük viteste çalıştırmayın. Beyninizin sınırlarını zorlamayan etkinlikler, beyninizi geliştirmez.
  • Beyin diyeti yapın. Beynimiz “garbage in garbage out” ilkesine göre çalışır. Yani beyninize çöp girerse, beyninizden çöp çıkar. Beyninizi neyle beslediğinize, midenizi neyle beslediğiniz kadar dikkat edin.
  • Hayatınızın en büyük kararlarını alırken ‘kafadan’ değil, kâğıt üzerine ne yapacağınızı yazarak hesaplayın.
kaynak:zaman.bg